Böbrek taşının tedavisi yönünde uygulanan seçeneklerden biri de böbrek taşı ameliyatlarıdır. Farklı çeşitlerde uygulanabilen bu ameliyatlar, kişinin böbrek taşının alınmasında kullanılan cerrahi yöntemlerdir. Bu yöntemler birbirinden farklılık gösterdiği gibi, sonucunda da farklı etki ve riskleri oluşmaktadır.
Böbrek taşı ameliyatlarının çeşitlerine göre oluşabilecek farklı risk oluşturan durumlar vardır. Şimdi bu ameliyat çeşitlerine göre oluşabilen risk faktörlerini inceleyelim.
İlk olarak küçük ve kendiliğinden düşmesi mümkün olan böbrek taşlarında tedavi yöntemi olarak ilaç kullanıldığı için bu ilaçların ortaya çıkabilecek yan etkileri risk faktörleri arasında sayılabilir.
Kapalı böbrek taşı ameliyatlarında (RIRS) ise her cerrahi işlemde olduğu gibi ortaya çıkabilecek komplikasyonlar ve bu komplikasyonların neden olabileceği belli riskler vardır.
Bunlar yüksek ateş, idrar yolu enfeksiyonu, idrarda kanama, üreter adı verilen böbrek ila mesane arasında bulunan kanalda yaralanma, böbrek taşına ulaşamama ve taşın tamamen kırılamaması sonucu taşı alma işlemin ikinci seansa bırakılması, şeklindedir.
Bununla beraber üreterde kopma her ne kadar nadir görülmekte olan bir komplikasyon olsa da meydana geldiğinde açık ameliyata geçmeyi gerektirir. Saydığımız bu olası komplikasyonlar kapalı böbrek taşı ameliyatındaki (RIRS) olası risklerdendir.
Ameliyat riskleri, ameliyata karar vermeden önce ameliyatı yapacak doktor ile konuşulması ve açıklığa kavuşturulması gereken konulardandır.
Açık böbrek taşı ameliyatları (Pyelolitotomi/Nefrolitotom) ise yine yaşanabilecek olası komplikasyonlar ile belli risklere sahip ameliyatlardandır. Bu komplikasyonlar ve riskler ameliyata karar verilmeden önce uzman doktor ile detaylıca konuşulmalı ve karar bu konuşmanın sonunda risklerin bilincinde olarak verilmelidir.
Pyelolitotom ya da Nefrolitotom olarak da adlandırılan açık böbrek taşı ameliyatının risklerinden bahsedecek olursak ise şu şekilde başlayabiliriz; operasyon esnasında vücudunuzun bulunduğu pozisyonun operasyondan sonra neden olabileceği kas ağrıları olabilir.
Bu ameliyatın ciddi risk taşımayan sonuçlarından biridir. Bir diğeri ise büyük böbrek damarlarında olası bir kanamadır. Böyle bir durumla karşılaşıldığında ek bir cerrahi işlemle beraber kan nakli de gerekebilir.
Cerrahi işlem sırasında böbreğin bağırsaklara yapışık olması durumu gözlemlenebilir. Bu durumda bağırsağın o bölümünün de çıkarılması gerekebilir. Böyle bir işlemin sonucunda ise ameliyat yarasının daha uzun olması, geçici ve yahut kalıcı ileostomi ya da kolostomi gereksinimi ortaya çıkabilir.
Hepsinin bir sonucu olarak ise hastanede kalış süresi uzayabilir. Karın içerisinde olası bir gizli kanama meydana gelmesi de diğer riskler arasındadır. Böyle bir durumla karşı karşıya kalındığında sıvı tedavisi ya da ek bir cerrahi müdahale gerekebilir.
Ek cerrahi müdahaleye daha çok kanamanın durmadığı ve kontrol edilemediği anlarda ihtiyaç duyulur. Oluşabilecek enfeksiyon komplikasyonları arasında ise karın içerinde cerahat birikmesi yer alır. Bu enfeksiyon komplikasyonunun tedavisi için ya ek bir cerrahi müdahale ile boşaltılma ya da antibiyotik tedavisi uygulanır.
Erkek hastalarda daha sık rastlanan ameliyat sonrasında idrar kesesini rahat boşaltamama durumu idrar sondası gerektirebilir. Geçici bir durumdur ve idrar fonksiyonları yerine gelene kadardır. Özellikle fazla kilosu bulunan hastalarda kısmen ya da tamamen yara yeri açılması gözlemlenebilir.
Ameliyat sonrasında bağırsaklar arasında yapışıklıklar meydana gelebilir. Uzun dönemde meydana gelebileceği gibi kısa dönemde de yaşanabilecek bu komplikasyonlar cerrahi müdahaleyi gerektirebilir. Böbrek yetmezliği gibi durumlar gelişebilir ve bununla beraber diyaliz ihtiyacı ortaya çıkabilir.
Bağırsak içeriğinin kaçak olmasına neden olabilecek bağırsak yaralanması ortaya çıkabilir. Ameliyattan sonra bağırsak hareketlerinde yavaşlamalar olabilir. Ve hatta durabilir. Şişkinliğe ve kusmalara neden olan bu durumda sıvı, antibiyotik ve cerrahi müdahale gerekebilir.
İzmir’de ürolojik cerrahi alanında hizmet veren Prof. Dr. Gökhan Koç 2000 yılında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştur. Mezuniyetinin ardından Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin üroloji kliniğinde 5 yıl araştırma görevlisi olarak çalışmış ve 2007 yılında uzman doktor olmuştur.